Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Selçuklularda Eğitimin Özellikleri
Bilginlere ve sanatkârlara büyük önem verdiler.
Örgün eğitim kurumsallaşması 1040 yılında Tuğrul Bey’in Nişabur’da yaptırdığı medreseyle başladı.
1067’de Nizamülmülk tarafından Bağdat’ta Nizamiye medreseleri kuruldu.
Bu dönemde Bağdat’ta medreselerde okuyan öğrenci sayısı 6000 idi.
Eğitim dili Arapça olmakla beraber Türkçe’ye de yer verilirdi.
Medreselerde öğretim sınıf geçme esasına dayanırdı.
Müderris denen medrese hocaları seçkin kimselerdi ve ölünceye kadar görevde kalırlardı.
Selçuklular medreselerin yanında küttap denen ilkokul düzeyinde de okullar açmışlardır.
Selçuklularda yaygın eğitim kurumu olan Ahilik önemli bir yaygın eğitim ve meslek kuruluşuydu. Ahi Evran tarafından kurulan Ahiliğin en önemli temel felsefesi “kâmil insan” yetiştirmekti. Bu Selçuklu Eğitim Sisteminin Temel Özellikleri;
Selçuklu devlet adamları eğitime ve bilimin gelişmesine büyük önem vermişleridir
Medreseler gelişmiş, ülkenin her tarafına yayılmıştır
Ahilik gibi bir yaygın eğitim kurumu kurulmuş ve gelişmiştir
Atabeglik gibi şehzadelerin yetişmesi için bir uygulama ortaya çıkmıştır
Selçukluların ilk dönemlerinde eski değerler ön planda iken, daha sonra bunlar zayıflamaya unutulmaya yüz tutmuştur.
Selçuklularda alp, gazi, veli insan tipleri beraber yaşar. Kurum varlığını cumhuriyet dönemine kadar devam ettirmiştir.
ANADOLU SELÇUKLULAR’DA EĞİTİM
Ne yazık ki net olarak bu konu hakkında bilgilerimiz olmasa bile sanat tarihçilerimiz sayesinde özellikle mimari yapılar durumundan ortaya çıkarttıkları seçilmiş yapılar vardır. Anadolu Selçuklu devletinin temelini oluşturan beyliklerde bulunan eğitim kurumlarına daha ileride değineceğiz. Bu durumun hiç şüphesiz kendine has bâzı sebepleri bulunmaktadır: Öncelikle, Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden başlayarak, Osmanlıların doğudan batıya bütün Anadolu’yu tek bir idare çatı altında birleştirmelerine kadar geçen süre içerisinde –ki bu süre neredeyse XVI. yüzyılın başlarına kadar uzayacaktır–, bölge siyasi açıdan parçalanmış, düzinelerle devletin ve beyliğin hâkimiyet alanı olmuş; şehirler mevcut siyasi yapılanmalar arasında sık sık el değiştirmiş; bu zaman zarfında siyasî istikrar bir türlü sağlanamamıştır. Anadolu Selçukluları bir ara bölgenin büyük bir kesimi üzerinde hâkimiyet tesis eder gibi gözükmelerine rağmen, peş peşe gerçekleşen Haçlı seferleri ve ardından gelen Moğol saldırıları ve işgâli, uzun süreli bir istikrar döneminin oluşmasına imkân vermemiştir. Dolayısıyla, XIII. yüzyılın başlarına kadar Anadolu Selçuklularının bölgenin tamâmının hâkimi olmadıklarını söylemek yerinde olacaktır. Bu dönemde bile Anadolu’nun tamâmı siyâsî bir çatı altında birleştirilememiştir. Osmanlılardan önce Anadolu’nun genelinde camii tabanlı dini eğitimlerin aktif şekilde halka hizmet verdiği görülmektedir. Ancak bütün Selçuklu topraklarında olduğu gibi Anadolu’nun en önemli eğitim kurumlarından biri yine ahiler olmuştur. Pek çok ahi, kendi mesleklerini çırak ve kalfalarına öğretmenin yanında onları aynı zamanda ilmi ve dini olarak eğitmişlerdir.
Anadolu ve çevresinde bulunan medreseler genel olarak halkın tamamından ziyade seçilmiş ve gelecek vadeden öğrencileri bünyesinde barındırmaktaydı. Bunun başlıca sebebi daha yeni yeni oturan medreseleşme sisteminin yaygınlaşması için öncelikle insanların eğitilmeye ihtiyacı olmasıydı. Bu medreseler özellikle beylikler tarafından inşa ediliyor ve kullanılıyordu. Devlete bağlı medreseler genelde devlet adamlarını yetiştirmek için kullanılmaktaydı. Anadolu Selçukluların dışında bunun en büyük örneği Nizamiye medreseleriydi.
NİZAMİYE MEDRESELERİ: Şii Fatımi mensubu âlimlerin ilmi tehditlerine karı kurulan Nizamiye Medreseleri Bilge vezir Nizamül-Mülk tarafından kurulmuştur.
Medreseler Şafii eğitim ekolüne uygun olarak eğitim vermektelerdi. Bu eğitim ekolünün kabul edilme sebebi tamamen en hızlı ve doğru eğitimi verebilmekten geçiyordu. Nizamiye Medreseleri Selçuklu topraklarının en büyük şehirlerinin neredeyse tamamında bulunuyordu. Şii-Fatımi tehdidi büyüyerek Anadolu ve Selçuklu topraklarına sıçrarken bu hamle sayesinde Selçuklular ilmi olarak Fatımilerin kendi topraklarında ilerleyişlerini durdurmuştur. Diğer mezheplere ait âlimlerin pek çokları nizamiye medreseleri bünyesine katılmak için Şafii mezhebine tabii olmuşlardır. Burada Anadolu ve çevresinde bulunan Şafii nüfusun artışının aynı zamanda yıllar öncesine hatta bin yıl kadar öncesinde dayanmasının temellerinden biri bu süreçten kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda nizamiye medreseleri günümüzün üniversitelerine ışık tutan eğitim kurumlarıdır.
Mustafa Sarı
Tarih: 2021-07-05 15:50:50 Kategori: Tarih
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Selçuklularda Eğitim Nedir
Bilginlere ve sanatkârlara büyük önem verdiler.
Örgün eğitim kurumsallaşması 1040 yılında Tuğrul Bey’in Nişabur’da yaptırdığı medreseyle başladı.
1067’de Nizamülmülk tarafından Bağdat’ta Nizamiye medreseleri kuruldu.
Bu dönemde Bağdat’ta medreselerde okuyan öğrenci sayısı 6000 idi.
Eğitim dili Arapça olmakla beraber Türkçe’ye de yer verilirdi.
Medreselerde öğretim sınıf geçme esasına dayanırdı.
Müderris denen medrese hocaları seçkin kimselerdi ve ölünceye kadar görevde kalırlardı.
Selçuklular medreselerin yanında küttap denen ilkokul düzeyinde de okullar açmışlardır.
Selçuklularda yaygın eğitim kurumu olan Ahilik önemli bir yaygın eğitim ve meslek kuruluşuydu. Ahi Evran tarafından kurulan Ahiliğin en önemli temel felsefesi “kâmil insan” yetiştirmekti. Bu Selçuklu Eğitim Sisteminin Temel Özellikleri;
Selçuklu devlet adamları eğitime ve bilimin gelişmesine büyük önem vermişleridir
Medreseler gelişmiş, ülkenin her tarafına yayılmıştır
Ahilik gibi bir yaygın eğitim kurumu kurulmuş ve gelişmiştir
Atabeglik gibi şehzadelerin yetişmesi için bir uygulama ortaya çıkmıştır
Selçukluların ilk dönemlerinde eski değerler ön planda iken, daha sonra bunlar zayıflamaya unutulmaya yüz tutmuştur.
Selçuklularda alp, gazi, veli insan tipleri beraber yaşar. Kurum varlığını cumhuriyet dönemine kadar devam ettirmiştir.
ANADOLU SELÇUKLULAR’DA EĞİTİM
Ne yazık ki net olarak bu konu hakkında bilgilerimiz olmasa bile sanat tarihçilerimiz sayesinde özellikle mimari yapılar durumundan ortaya çıkarttıkları seçilmiş yapılar vardır. Anadolu Selçuklu devletinin temelini oluşturan beyliklerde bulunan eğitim kurumlarına daha ileride değineceğiz. Bu durumun hiç şüphesiz kendine has bâzı sebepleri bulunmaktadır: Öncelikle, Türklerin Anadolu’ya gelişlerinden başlayarak, Osmanlıların doğudan batıya bütün Anadolu’yu tek bir idare çatı altında birleştirmelerine kadar geçen süre içerisinde –ki bu süre neredeyse XVI. yüzyılın başlarına kadar uzayacaktır–, bölge siyasi açıdan parçalanmış, düzinelerle devletin ve beyliğin hâkimiyet alanı olmuş; şehirler mevcut siyasi yapılanmalar arasında sık sık el değiştirmiş; bu zaman zarfında siyasî istikrar bir türlü sağlanamamıştır. Anadolu Selçukluları bir ara bölgenin büyük bir kesimi üzerinde hâkimiyet tesis eder gibi gözükmelerine rağmen, peş peşe gerçekleşen Haçlı seferleri ve ardından gelen Moğol saldırıları ve işgâli, uzun süreli bir istikrar döneminin oluşmasına imkân vermemiştir. Dolayısıyla, XIII. yüzyılın başlarına kadar Anadolu Selçuklularının bölgenin tamâmının hâkimi olmadıklarını söylemek yerinde olacaktır. Bu dönemde bile Anadolu’nun tamâmı siyâsî bir çatı altında birleştirilememiştir. Osmanlılardan önce Anadolu’nun genelinde camii tabanlı dini eğitimlerin aktif şekilde halka hizmet verdiği görülmektedir. Ancak bütün Selçuklu topraklarında olduğu gibi Anadolu’nun en önemli eğitim kurumlarından biri yine ahiler olmuştur. Pek çok ahi, kendi mesleklerini çırak ve kalfalarına öğretmenin yanında onları aynı zamanda ilmi ve dini olarak eğitmişlerdir.
Anadolu ve çevresinde bulunan medreseler genel olarak halkın tamamından ziyade seçilmiş ve gelecek vadeden öğrencileri bünyesinde barındırmaktaydı. Bunun başlıca sebebi daha yeni yeni oturan medreseleşme sisteminin yaygınlaşması için öncelikle insanların eğitilmeye ihtiyacı olmasıydı. Bu medreseler özellikle beylikler tarafından inşa ediliyor ve kullanılıyordu. Devlete bağlı medreseler genelde devlet adamlarını yetiştirmek için kullanılmaktaydı. Anadolu Selçukluların dışında bunun en büyük örneği Nizamiye medreseleriydi.
NİZAMİYE MEDRESELERİ: Şii Fatımi mensubu âlimlerin ilmi tehditlerine karı kurulan Nizamiye Medreseleri Bilge vezir Nizamül-Mülk tarafından kurulmuştur.
Medreseler Şafii eğitim ekolüne uygun olarak eğitim vermektelerdi. Bu eğitim ekolünün kabul edilme sebebi tamamen en hızlı ve doğru eğitimi verebilmekten geçiyordu. Nizamiye Medreseleri Selçuklu topraklarının en büyük şehirlerinin neredeyse tamamında bulunuyordu. Şii-Fatımi tehdidi büyüyerek Anadolu ve Selçuklu topraklarına sıçrarken bu hamle sayesinde Selçuklular ilmi olarak Fatımilerin kendi topraklarında ilerleyişlerini durdurmuştur. Diğer mezheplere ait âlimlerin pek çokları nizamiye medreseleri bünyesine katılmak için Şafii mezhebine tabii olmuşlardır. Burada Anadolu ve çevresinde bulunan Şafii nüfusun artışının aynı zamanda yıllar öncesine hatta bin yıl kadar öncesinde dayanmasının temellerinden biri bu süreçten kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda nizamiye medreseleri günümüzün üniversitelerine ışık tutan eğitim kurumlarıdır.
Mustafa Sarı
Tarih: 2021-07-05 15:50:50 Kategori: Tarih
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx